SETBİR, BUSİAD'ın "Dünya Süt Günü" web konferansında

Bursa Sanayicileri ve İşinsanları Derneği'nin (BUSİAD) Dünya Süt Günü münasebeti ile düzenlediği web konferansında SETBİR Yönetim Kurulu Başkanı Tezel, Yönetim Kurulu Üyesi Hamit Can ve Akademik Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Barbaros Özer konuştu.

Bursa Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (BUSİAD) ile Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şubesi tarafından, "Dünya Süt Günü" dolayısıyla video konferans yöntemiyle bir toplantı gerçekleştirildi.

Moderatörlüğünü TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Serkan Durmuş'un yaptığı toplantıya, SETBİR Yönetim Kurulu Başkanı Tezel, SETBİR Yönetim Kurulu Üyesi Hamit Can ve SETBİR Akademik Danışma Kurulu Başkanı, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barbaros Özer konuşmacı olarak katıldı.

Tarık Tezel burada yaptığı konuşmada, süt tüketimiyle ilgili konunun uzmanı olmayanlar tarafından spekülasyonlar yapıldığına, bunun halk sağlığını riske atarken, haksız rekabete yol açtığına dikkati çekti.

Sektörün üç temel ayağının durumdan olumsuz etkilendiğini aktaran Tezel, "Süt sanayicisi, istediği kalitede çiğ sütü bulamıyor. Kayıt dışı satan yüzde 55'lik kesim, haksız rekabetten maksimum yaralanırken, tüketici de sağlık riskiyle karşı karşıya kalıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Süt sektörün büyüklüğüne değinen Tezel, şunları kaydetti:

"Türkiye, 850 milyon tonluk dünya süt üretiminde 8'inci, 165 milyon tonluk Avrupa süt üretiminde 23 milyon ton ile 3'üncü sırada. Ancak üretilen 23 milyon ton sütün sadece yüzde 45'i sağlıklı koşullarda tüketiciye sunulabiliyor. Bu üretim büyüklüğüne rağmen sanayi üretiminin düşüklüğünden dolayı sıralamaya giremiyoruz. Türkiye'de 2 bin 321 işletme, kayıtlı olarak faaliyet gösteriyor. Günde 66 bin ton süt üretiliyor. Toplam 17 milyon 860 bin büyükbaş hayvanımızın 6,5 milyonu sağmal ve 600 bin noktada satış yapıyoruz. Geçen yıl 88 ülkeye 208 bin ton ihracat yaptık. Bunu, üretilen sütün yüzde 45'i ile başardık. Yüzde 55'lik kayıt dışı süt üretimi sisteme girerse hem tüketicinin güvenli gıdaya erişimini sağlayacağız hem de üreticinin sürdürülebilir üretim sağlayıp ihracatı artırarak ülkemize katma değer getireceğiz."

Tezel, sürdürülebilir doğal süt kalitesini sağlamak zorunda olduklarını vurgulayarak, "Bu da ancak gelişmiş, organize, dünyanın güncel hayvancılık bilgisine sahip çiftliklerle mümkün. Bizde çiftliklerin yüzde 75'i 1-5 hayvandan oluşuyor; 200 başın üstü, ancak binde 5 oranında. Ölçek ekonomisini sağlamak zorundayız. Bunu sağlayamazsak, kayıt dışı yüzde 55'lik kısım, öne çıkıyor." ifadesini kullandı.

Hayvan yemi üretiminde yerlileşmenin şart olduğunu belirten Tezel, yemde yerlilik oranın yüzde 50'leri ancak bulduğunu bu oranın yukarılara çekilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

SETBİR Yönetim Kurulu Üyesi Hamit Can, süt sektörünün çok dinamik bir sektör olduğunu, süt sektörünün pandemi sürecinde örnek olacak şekilde çalıştığını, hem sektörlere örnek olduğunu hem de dünyaya örnek olacak şekilde çalıştığını belirtti.

Hamit Can konuşmasında; “Kim ne derse desin süt ve ürünleri gıda zincirinin en önemli halkası. Biz buradaki insanlarla birlikte en yüksek noktaya çıkarmak istiyoruz. 20 yıl önce çok daha fazla merdiven altı çalışan firmalar vardı. Şimdi dünyaya açıldığımızda, işletmelerimizin hepsi istisnasız dünya ile rekabet edebilecek teknik altyapıya güce sahip durumda. Yeterli uygun hammaddeyi ve uygun pazarı bulduktan sonra üretip satabilen sanayi mevcut.” ifadelerine yer verdi.

Hamit Can, süt sektörünün en temel sorununun hammaddde sorunu olduğunu, bu sorun çözülmedikçe dünya piyasasında mücadele edemeyeceğimizi belirtti.

Sanayiye giden süt oranının gittikçe azaldığını, açıkta satılan sütlerin, organik ya da daha doğal süt olarak adlandırıldığını belirtti. Çiğ süt standart ve kalitesini yükseltmek gerektiğini ve ihracat yapmaya ihtiyaç olduğunu belirtti.

Prof. Dr. Barbaros Özer ise, sütün insan beslenmesi için mükemmel bir gıda olduğunu, sütü karalamaya çalışanların amaçlarının gündem yaratmak olduğunu, laktoz intoleransı gibi genetik rahatsızlıkları ise toplumun geneline mal ederek sütün karalanmasının, ineğin yavrusu için ürettiği bir ürün olarak söylenmesinin yanlış olduğunu belirtti. Bunun Sümerlilere de Hintlilere de haksızlık olacağını, günümüzden 4000 yıl öncesine gidildiğinde, Hint metinlerinde süt ve yoğurttan bahsedildiğini belirtti.

Barbaros Özer konuşmasında “Son dönemlere bakıldığında, süt ve ürünlerine yapılan saldırılarda insanın içi sızlıyor. Söyleyenlerin doğruluğunu içeren bir veri dosyası konulmuyor. Nereden biliyorsun dediğimizde hep bir başkasına atıf yapıyor. ABD ya da AB’de bloggerların bazı söylentilerinden alıntı yaparak, insanlara lanse edilmesi hoş değil.” ifadelerini kullandı.